top of page

 

 

Çok öncesinde içimde bir boÅŸluk oluÅŸmuÅŸtu. Gün geçtikçe büyüyen bir boÅŸluk. Aklımı, vaktimi, ruhumu saran bir boÅŸluk. Onu gördüÄŸüm ender zamanlardan biriydi.

​

"Onu gördüÄŸümüze sevinmeli miydik, üzülmeli mi? Diyebilirim ki fikrimiz yoktu. Janset'in büyümüÅŸ karnını görmemezlikten gelmiÅŸtik. BeÅŸikte yatan Melisa'yı izlemiÅŸtik. Yanımda kalma teklifini, yemeÄŸe kalma isteÄŸini kabul etmemiÅŸtim. 'Biz artık bu evde ailece yemek yem' demiÅŸ, onu evden göndermiÅŸtim."

 

İşte o gün içimdeki boÅŸluk anlamsız olmaya baÅŸlamıştı. Belki çok daha önce baÅŸlamıştı bu anlam problemi de ben o gün fark etmiÅŸtim.

Follow us on Instagram

 

 

Roman, yaÅŸamının birkaç noktasında gücünü aÅŸan olaylarla karşı karşıya kalmış genç bir kadının hayatına kaldığı yerden devam etmeye hazır hissettiÄŸi anda yaÅŸadığı olumsuzlukların etkisiyle ÅŸekillenir. YaÅŸanılan olumsuzluklar hayatına dair önemli bir konuyu belirsizlikten kurtarma zorunluluÄŸu doÄŸurur. Olumsuzluklar ve zorunluklarla harekete geçen kahramanımızın hayatı hızlıca bambaÅŸka bir noktaya ulaşır. 

 

 

Ben diyor;

En çok sarhoÅŸken gülmeyi severim

GüldüÄŸüm  anları kendimle gezdirmeyi

Bir gece vakti, bir öÄŸlen sıcağı fark etmez

GüldüÄŸüme tekrar tekrar gülebilmeyi severim

Ben diyor;

En çok kimi severim

İçerken gülmeyi bana çok görmeyen Yaradan’ı 

Ve severken ağlamayı

Ve ağladığına inanmayı

Yani ben sevdiğine inanmayı severim,

Sevgilerimle

​

bottom of page