
DENİZ GÜLLÜOÄžLU
Toprak anayı unutup yaÅŸamı bambaÅŸka bir pencereden algılamaya çalışmanın, yaÅŸamdan aldıklarımız ve verdiklerimiz arasındaki doÄŸal bağı görmezden gelmenin, insanın yaÅŸam akışını ölüm ve ölüm korkusu olmasa nasıl ÅŸekillendireceÄŸini, sonlandıracağını bilememenin tek güzel yanı bize sonsuz bir hayal gücü vaadediyor olmasıdır. Yalnız her hayal gücünün güzeli vaad etmediÄŸi hatıra geldiÄŸinde, az önce yazdığım ÅŸeylerin üzerinden tekrar tekrar geçmenin zorunluluÄŸu doÄŸuyor. Okumak, anlamak bunun tek yolu oluyor.

Çok öncesinde içimde bir boÅŸluk oluÅŸmuÅŸtu. Gün geçtikçe büyüyen bir boÅŸluk. Aklımı, vaktimi, ruhumu saran bir boÅŸluk. Onu gördüÄŸüm ender zamanlardan biriydi.
​
"Onu gördüÄŸümüze sevinmeli miydik, üzülmeli mi? Diyebilirim ki fikrimiz yoktu. Janset'in büyümüÅŸ karnını görmemezlikten gelmiÅŸtik. BeÅŸikte yatan Melisa'yı izlemiÅŸtik. Yanımda kalma teklifini, yemeÄŸe kalma isteÄŸini kabul etmemiÅŸtim. 'Biz artık bu evde ailece yemek yem' demiÅŸ, onu evden göndermiÅŸtim."
İşte o gün içimdeki boÅŸluk anlamsız olmaya baÅŸlamıştı. Belki çok daha önce baÅŸlamıştı bu anlam problemi de ben o gün fark etmiÅŸtim.

Roman, yaÅŸamının birkaç noktasında gücünü aÅŸan olaylarla karşı karşıya kalmış genç bir kadının hayatına kaldığı yerden devam etmeye hazır hissettiÄŸi anda yaÅŸadığı olumsuzlukların etkisiyle ÅŸekillenir. YaÅŸanılan olumsuzluklar hayatına dair önemli bir konuyu belirsizlikten kurtarma zorunluluÄŸu doÄŸurur. Olumsuzluklar ve zorunluklarla harekete geçen kahramanımızın hayatı hızlıca bambaÅŸka bir noktaya ulaşır.

Ben diyor;
En çok sarhoÅŸken gülmeyi severim
GüldüÄŸüm anları kendimle gezdirmeyi
Bir gece vakti, bir öÄŸlen sıcağı fark etmez
GüldüÄŸüme tekrar tekrar gülebilmeyi severim
Ben diyor;
En çok kimi severim
İçerken gülmeyi bana çok görmeyen Yaradan’ı
Ve severken ağlamayı
Ve ağladığına inanmayı
Yani ben sevdiğine inanmayı severim,
Sevgilerimle
​